23 Haziran 2014 Pazartesi

Okul Yılları

Ve yine kızımı uyuttum ve çalışmalarımın başına geçtim. Mutluyum. Üretiyorum ve pes etmiyorum. Uzun soluklu projemin üçüncü sayfasına eklemek üzere çizim yapıyorum. Sayfa okul bahçesinde geçiyor ve okul çocukları çiziyorum. Teneffüs olmuş çocuklar bahçede oynuyor. Kimi top koşturuyor kimi ise seyre dalmış. 
Çizimlerimi yaparken her zaman olduğu gibi bu sayfada da kendi anılarımdan esinlendim. Ve hep tebessüm ile hatırladığım bir anımı burda paylaşmadan edemeyeceğim. :)
Senenin kaç olduğu önemli değil. İlkokul birinci sınıftayım. Okulda da Cüneyt adında bir çocuk var (adını asla unutmam herhalde). Cüneyt bizim iki sokak ötede oturuyordu. Dolayısyla eve giderken yollarımız muhakkak kesişirdi. (Bu arada eve yalnız gidiyordum.) Cüneyt denen arkadaş (!) yolda sürekli benim saçımı çeker, beni ağlatır, kızdırır ve hırpalardı. Hatta bir keresinde yeter ki bana zarar vermesin diye çantasını taşımıştım. Sevmezdim onu günahım kadar ama karşı da gelemezdim. Korkardım ondan. Bir gün babama Cüneyt'ten bahsettim. Ondan korktuğumu sürekli bana zarar verdiğini falan anlattım. Sıkı sıkı da tembihledim babamı, sakın ola ki bir gün okula gelir Cüneyt'e birşey demesin diye. "Tamam" dedi babam. Ertesi gün beni okuldan almaya geldi. Sürpriz yapmıştı. Ne çok sevinmiştim. Sonra, eve dönüş yolunda Cüneyt'e rastladık. Geldi yanımıza sokuldu bana yanımdaki adamın babamın olup olmadığını sordu. Gururla "evet babam" dedim. Ardından babam çocuğun Cüneyt olduğunu bilmeden ve sanki ben onu tembihlememişim gibi başladı anlatmaya "oğlum bu okulda Cüneyt diye bir çocuk varmış. Bak Hülya'ya çok zarar veriyor. Onu üzüyor. Siz komşu sayılırsınız. Sen dikkat et de Cüneyt denen o çocuk Hülya'yı bir daha üzmesin". Cüneyt kıpkırmızı kesilmişti. Bense renkten renge giriyordum. Bugünün bir de yarını vardı elbet. Derken yollarımız ayrıldı biz eve vardık ve babama dedim ki "o yolda gördüğümüz Cüneyt'ti". Hiçbir şey demedi babam, güldü sadece. Ertesi gün ben titreye titreye okula gittim. Cüneyt ile karşılaştık. Bana hiçbir şey yapmadı, söylemedi. Şaşırdım. Eve dönerken de hiçbir şey demedi, canımı sıkmadı. Hatta bir kaç gün sonra çantamı taşıdı. Bir süre sonra çok iyi arkadaş olduk. O kadar ki Cüneyt düşüp ayağını kırınca onu evine ziyarete gittim.
O gün babama çok kızmıştım. Bilir bilmez konuşup kurda kuzuyu teslim etti diye. Şimdi ise anlıyorum ki kurdu da kuzuyu da bilerek konuşmuş. Daha Cüneyt'i görür görmez benim hal ve hareketlerimden o çocuğun Cüneyt olduğunu anlamış ve Cüneyt'i incitmeden, güzellikle uyarmış. 
Canım babam, iyi ki varsın. Seni çok seviyorum... :)