3 Eylül 2015 Perşembe

Başlıksız

Dün kızımla birlikte dışarı çıktım. Sokakta, elinde tuttuğu bir mukavva ve kucağında göğsüne yapıştırdığı bebeğiyle bir anneye rastladım. Kadın bana doğru yürüdü. Anlamadığım bir dilde bir şeyler söyledi. Konuştuğu dili anlamama gerek yoktu. Gözlerinden okudum. Elimi cebime atıp bozuk ne varsa verdim kadına. Yerlere kadar eğilip nasıl teşekkür edeceğini şaşırdı.
Öte yandan bir adam geldi "hadi evinize, evinize. Buralarda dilenmeyin" gibi gurur kırıcı sözlerle kadını el kol hareketlerle kovdu. Kadın, gözü yaşlı, kucağında bebeği ve eline tutuşturduğum üç beş kuruş para ile yere bakarak uzaklaştı yanımızdan. Söven adama ters bir bakış attım. Hiç bir şey demeden kızımın elini tutup uzaklaştım ordan.
Kızım tabi ki bitmeyen soru yağmuruna tuttu beni. "O neden ağlıyor, ona ne verdin, neden para verdin, o adam niye kızdı..."
Nasıl anlatayım sana kızım, dünyada savaş denen hırslara bağlı güç gösterilerin olduğunu? Halkın da dahil herkesin güçlere bahis oynayıp taraf tuttuğunu? Huzur içinde yaşamak isteyen insanların evlerinden, barklarından olduğunu? Uzak, bilinmeyen topraklarda yeni bir yaşam kurma çabaları içinde olduklarını! Buna rağmen o topraklarda da güç gösterilerin taraftarlarının bulunduğunu?
Nedir bu savaş! Hırs! Güç! İktidar! Medeni olmak için mi?
Çok sevdiğim bir yazarın twitter üzerinden paylaştığı bir tweet'ini okudum. "Çocukların öldüğü dünyada, ben onların medeniyetini sikeyim". Küfürü sevmem ama bu söz tam yerinde! 
İçim parçalanıyor! Gazetelerde, internette dolaşan fotoğrafları gördükçe içim kan ağlıyor! Fotoğraftaki baba, kucağında tuttuğu biricik kızına korkusunu nasıl anlatsın? Bu kucaktaki çocuğun günahı neydi de güç gösterilerinin ortasında kaldı? Ya o karaya vuran minik yavrunun cansız bedeni? neden o bota bindiklerini bile bilmiyordu belkide. Yeni vatan nedir fikri var mıydı?
Onlarda evlat! Onlarda bir annenin yavrusu, bir babanın göz bebeği. Bir anne olarak içim parçalanıyor. Sokakta, haberlerde, internette çaresiz, yurtsuz, evsiz bakışları gördükçe içim parçalanıyor.
Çok acı, çok...
Ve evet, küfürü sevmem ama katılıyorum. Çocukların öldüğü dünyada, ben onların medeniyetini...

6 Ağustos 2015 Perşembe

Perg Efsaneleri - Barış Müstecaplıoğlu

Bugün sizlere en son okuduğum bir seriden bahsetmek istiyorum. Barış Müstecaplıoğlu'nun hayal edip kağıda döktüğü bir efsane. Perg Efsaneleri.
Seri toplam dört kitaptan oluşuyor. Korkak ve Canavar, Merderanın Sırrı, Bataklık Ülke ve Tanrıların Alfabesi.
İlk kitapta serinin sonuna kadar baş rol görevlerini üstlenen Leofold ve Guorin'in tanışmaları esas alınmış. Tanışmaları ile birlikte Savaş Tanrısı'nın el kitabını eline geçiren Asuber'in ülkeye sürekli canavarlar gönderip bir iç savaşın içinde bulurlar kendilerini. Bu savaşın sebebiyetini ve Asuder'in sürekli yeni canavarları Perg üzerine göndermesini engellemeye çalışırlar.
İkinci kitapta ise genç bir büyücü olan .nela katılır aralarına. Bu seferde hem kendi çıkarları hem de Nela'ya yardım etme amacıyla Merderan'ın heykeline varmaya çalışırlar. Ülkede artık canavar kalmamış olsada, hayatları tehlikede sayılır. Çünkü Leofold kendisi bir canavardır.
Serinin üçüncü kitabı olan Bataklık Ülkede ise burfenlerle tanıştırıyor bizi Müstecaplıoğlu. Asıl amaçları Merderan'ın emanetini arada bir Bataklık Ülkeye uğrayan usta bir büyücüye teslim etmek olan kahramanlarımızı bu sefer bataklığın içinde yeni maceralar bekliyor. 
Serinin son kitabında ise bütün düğümler çözülüyor. Soru işaretleri cevaplanıyor, Leofold ve Guorin yeni bir hayatın temellerini atıyorlar.
Her biri 300 küsür sayfa olan ve dört kitaptan oluşan bu serinin kalınlığı sizleri yanıltmasın. Kalınlıkları ile ters orantılı bir sürede okunuyor. Bir nefeste diyebilirim. Heyecan hiç dinmiyor. Kahramanlar sürekli yeni tehlikelerle mücadele etmek zorundalar. Akıl almaz canavarlar veya masum türler usta yazarın hayal gücüne bir kez daha hayran bıraktırıyor.
Benim gibi Perg Efsaneleri'nden hızını alamayanlar yazarın ikinici serisi olan Şamanlar Diyarı'nı öneririm. 
Bu diyar Perg'den diyar diyar uzakta. Delkar'da geçen bu üç kitaplık seride ülkedeki bir iç savaşı anlatıyor. Yine farklı türler, doğa üstü yetenekler ve akıl durduran sahnelerle bu seride tıpkı bir önceki gibi bir çırpıda okutuyor kendini.
Şamanlar Diyarı serinin ilk kitabı. Keşifler Zamanı ve Özgürlük Uğruna ise serinin diğer kitapları. Bu seride Olein, Darok ve Eymar karşımıza çıkıyor. Çeşitli yetenekte olan bu kahramanlar peşlerinden daha başka kahramanlarla tanışmamıza vesile oluyor.
İşin en güzel yanı, kurgununPerg ile kesişmesi. Evet, Şamanlar Diyarı kahramanları Perg ile irtibata geçip ilk seriden tanıdığımız Leofold, Guorin ve Nela ile karşılaşıyoruz yeniden.
Özgürlük Uğruna kitabında ise hem Perg hem de Delkarna için bir son çiziyor yazar, en azından şimdilik.

4 Ağustos 2015 Salı

Kira Kiralina - Panait Istrati

Geçenlerde eşim bir kitap hediye etti bana. Poşetinden çıkarıp baktım. Panait Istrati, Kira Kiralina. Yazarı daha önce duymuştum. Ancak hiç bir eserini okumamıştım. Bir ara alır bir kitabını okurum diye geçirmiştim içimden ki, sevgili eşim farklı yazarları okumayı sevdiğimi bildiğimden bu kitabı getirdi bana.
Hemen alıp okudum, bir solukta bitirdim desem yalan olur. O sırada Perg Efsaneleri'ni okuyordum. Dolayısıyla Kira Kiralina uzun süre zamanını bekledi.
Dün elime aldım. Yazar hakkında hiç bir bilgim yoktu. Neyse önyargı olmasın diye, çok fazla araştırmadan doğrudan okumaya başladım.
Dün gece kitabın son cümlesini okudum ve bitti. Sonra ise yazarın bir kaç kitabını daha favori listeme ekledim...
                   
Kitabı bitirdikten sonra zar hakkında küçük bir araştırma yaptım. 
Panait Istrati Romanya'nın İbrail kentinde doğmuş ve yaşamı boyunca Lübnan, Mısır, Romanya, Osmanlı gibi bir kaç ülkede bulunmuş. Bu coğrafyaları
yakından tanıma, insanı hakkında fikir sahibi olma ve arkadaş edinme gibi şansı olmuş. Usta yazar, bir dönem komunist partiye karşı ilgi duymuş. Ancak bir müddet sonra umutsuzluğa kapılarak politiaknın dünya üzerinde bazı şeyleri değiştirmek için olanaksız olduğu fikrine kapılmıştır. Istrati kitaplarında yaptığı yolculukları anlatır. Ancak zaman ve mekan betimlemesine girmeden tanıdığı insanları anlatır. Kitaplarında gerçek bir insan sevgisi hissedilir. Bu karşılıksız ve koşulsuz sevginin hikayesindeki kahramanların başına getirdiği belalar kadar, onlara yaptığı katkı da anlatılır.
Kira Kiralina 11 yaşındaki bir çocuğun abladsını araması sonucunda tanıdığı insanları, yaşadığı haksızlıkları, aldığı darbeleri konu ediyor. İnsan tanıma, insan çeşitliliği ve dostluk üzerine kurgulanmış bir eser. Okunmasını tavsiye ederim. Yazarım dili oldukça akıcı ve kolay okunabilir. Bertan Onaran'ın çeviriside oldukça başarılı.

28 Temmuz 2015 Salı

Yeni Dönem

Yazılarıma yine epey ara verdim. Bunda en büyük sebep, en son blogda Babam yazısını paylaştım. Bloga her giriş yaptığımda ise o sayfayı görmek beni çok üzüyordu. O nedenle uzun süre giriş dahi yapmadım. Şimdi ise bu fikre biraz daha alıştım ve bununla yaşamayı öğrendim. Babam benim anılarımda ve düşlerimde yaşamaya devam ediyor.
Ancak şimdi farklı bir bakış açısı getirmek için giriş yapıyorum. Çalışmalarım ve yayınlarımla ilgili yazılarımı ağırlıklı olarak www.tingilitos.com adresinde paylaşacağım. Bu blogu ise her telden kullanmaya karar verdim. Mutfak sırlarımı, kızımla yaptığım etkinlikleri, evime incelik katan dekorasyon fikirlerimi vb.

Şimdilik benden bu kadar. Kısa ve daha sık görüşmek dileğiyle... 😊