21 Mayıs 2014 Çarşamba

Sevgili Bloğum, Ben Mardin'e Gittim

Sevgili blogum. Zaman zaman seni ihmal ediyorum, bu çok doğru. Ancak seni yazmakla yükümlü olduğum bir organ olarak görmüyorum. Seni daha çok başlangıçta hobi olarak başladığım resim çalışmalarımı anlatıp sakladığım dijital bir ortam olarak görüyordum. Şimdilerde ise çok farkın yok. Ancak o kadar alıştık ki birbirimize, artık seni bir günlük olarak da kullanmaya başladığımı fark ettim. Sana çalışmalarımdan, hissettiklerimden, aklımdan geçenlerden bahsediyorum sürekli. Bu bana iyi geliyor. Sana yazmadığım günlerde seni özlüyorum :)
Geçtiğimiz hafta sonu 19 Mayıs resmi tatil vesilesi ile 3 günlük kısa bir tur yaptık ailecek. Rotamız Mardin'i gösteriyordu. Uzun zamandır gidip görmek istediğim, hep hayalimde olan bir bölgedir. Boşuna hayal etmemişim doğrusu. Bölgeyi çok sevdim. Resmen büyülendim. İnsanlığın doğduğu yeri, Mezopotamya'yı gördüm. Dümdüz ovalar. Bereketli topraklar. Mis gibi bir hava. Şimdinin teknolojisi ile düşünüldüğünde bile akla hayale sığmayan binlerce yıllık tarihi yapıtlar. El emeği taş işlemeleri. İçinde gezeni her birinde farklı bir sürpriz ile karşılayan daracık sokaklar. Ansızın başlayan merdivenler. Ermeni, hristiyan, müslüman, süryani... Farklı din ve kültürlerin bir arada yaşadığı, en azından bir aralar yaşayabildiği, bir zenginlik. 
Diyarbakır - Mardin - Hasankeyf - Malabadi Köprüsü ana durak yerlerimizdi. Rehber eşliğinde gezdik bu bölgeleri. Rehberimiz Şükran hanım çok başarılı, işini son derece seven ve yaşadığı topraklara aşık bir insan. Bize 3 gün boyunca bu yerleri gezdirmedi, adeta yaşattı diyebilirim. Neden mi? Tarihi bilgilerden ziyade orda yaşayan sosyal yapıyı, geleneklerini, efsanelerini, yaşanmış hikayelerini anlattı bize. Hikaye ve efsaneler ilgimi çeker benim ezelden beri. Kimisi insanı gülümsetiyor, kimi ise hüzünlendiriyor. 
Aklımda ne zamandır yeni bir proje var. Çocuk romanı yazmak. Konu hazır. Örgü hazır. Karakterler hazır. Bana efsane, hikeye, anlatı, rivayet gerek... 
Çünkü bu tüm saydıklarım bu ülkenin öyle veya böyle kültürünü oluşturuyor. Modernelştikçe, dijitalleştikçe, televizyona, bilgisayara, tabletlere bağlı bir gençlik yetiştirdikçe bu kültür ortadan kayboluyor. Büyüklerimizden dinleyebildiğim efsaneleri sürekli not alıyorum. Onları bir çocuk romanına dahil edip bir sonraki nesillere aktarmak istiyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder